Fosil yakıtlardaki ithalat bağımlılığı ve bunlardaki fiyat artışları, Türkiye’nin ödemeler dengesindeki enerji faturasının yükselmesinin baş sorumlusudur.
Daha önceleri, Türkiye’nin uluslararası ticaret açığındaki en önemli unsurun net enerji ithalatı olduğunu vurgulamıştık. Bu noktada, Türkiye’nin enerji bilançosunu irdelemek faydalı olacaktır. Enerji kaynakları, talep edildikleri doğal ve elektriğe dönüştürülmemiş halleri (birincil enerji) ve nihai tüketimleri itibariyle değerlendirilir. Kömür, doğalgaz, petrol gibi fosil yakıtlar, hidrolik, rüzgâr, güneş enerjisi gibi yenilenebilir kaynaklar birincil enerji türlerini oluşturmaktadır. Birincil enerjinin çevrim suretiyle elektrik enerjisi halinde veya oldukları gibi tüketilmesi nihai enerji tüketimidir: Örneğin doğalgaz bir konutun ısınma ihtiyacında doğrudan kullanılabileceği gibi bir çevrim santralında elektrik enerjisine dönüştürülebilir. Enerji dengesi hesaplarında, farklı enerji kaynaklarının içerdikleri ısıl enerji miktarları, bir ton ham petrolün içerdiği ısıl enerji miktarını gösteren ton eşdeğeri petrol (TEP) birimiyle ölçülür.
Türkiye’nin 1980 yılında 32,0 milyon TEP olan birincil enerji talebi 2011 yılı itibariyle 114,5 milyon TEP’e yükselmiştir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam birincil enerji talebini karşılamadaki payı 1980-2011 döneminde yüzde 3,6’dan yüzde 6,7’ye –yani yaklaşık iki katına- çıkmıştır. Ancak 2011 itibariyle halen birincil enerji talebinin yüzde 93,3’ü fosil yakıt kaynaklarından karşılanmaktadır. 1980’den bu yana, birincil enerji talebini karşılayan fosil yakıt miktarı içerisinde petrol ve katı yakıtların (linyit, kok vs.) payı azalırken doğalgazın payı artmıştır. 2011 itibariyle birincil enerji talebinde petrolün payı yüzde 26,6, doğalgazın payı yüzde 32,2, katı yakıtın payı ise yüzde 34,4’tır. Türkiye’nin nihai enerji tüketimi 1980-2011 döneminde 27,5 milyon TEP’ten 87,0 milyon TEP’e, yani 3,2 katına yükselmiştir. Enerji talep ve tüketiminin zaman içerisindeki seyri incelenirken, ekonomik faaliyetlerin büyüklüğü ile ilişkilendirilir. Belli bir ekonomik üretim için talep edilmesi veya tüketilmesi gereken enerji miktarı ‘enerji yoğunluğu’ olarak adlandırılır. Aynı dönemde Türkiye reel GSYH’si 3,8 katına çıkmıştır. Bu anlamda reel GSYH’den daha yavaş arttığı için nihai enerji yoğunluğu kısmen azalmıştır. Birincil enerji talebini karşılayan katı yakıt, doğalgaz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının yaklaşık yarısı enerji çevrim sektöründe kullanılarak elektrik enerjisine dönüştürülmektedir. Bu enerji kaynaklarının kalan yarısı ağırlıklı olarak sanayi ve konutlarda tüketilmektedir. Petrolün ise ağırlıklı kısmı ulaştırma sektöründe, tarımda ve hammadde olarak petrokimya sektöründe kullanılmaktadır. 2011 itibariyle enerji çevrimi faaliyetleri, ağırlıklı olarak fosil kaynak olmak üzere 43,4 milyon TEP birincil enerji kaynağı kullanırken, 15,9 milyon TEP elektrik enerjisi üretmiştir. 27,5 milyon TEP enerji çevrimi sırasında kaybolmuştur. Aradaki kayıp enerji, çevrim verimliliğini göstermektedir. Net ithalattan gelen 0,1 milyon TEP’lik miktar ile birlikte 2011’de Türkiye’nin toplam elektrik tüketimi olan 16 milyon TEP, 87,0 milyon TEP olan nihai enerji tüketiminin sadece yüzde 18’idir. Nihai enerji tüketiminin kalan kısmı ağırlıklı olarak evlerdeki kombiler, ocaklar ve sobalar, sanayi fırınları ve motorları, taşıtların ve traktörlerin yakıt depolarında gerçekleşmektedir. Ve bu kullanım alanlarında Türkiye fosil yakıt kaynaklarına bağımlıdır. Yani yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji çevriminde kullanılmasına yönelik atılımlara rağmen enerji tüketimimizin ağırlıklı kısmı ithalata bağımlı olan fosil yakıtlardan karşılanmaktadır.
Ancak yıllar içerisinde ekonomik büyüklükler itibariyle az çok istikrarlı olması gereken seyre rağmen Türkiye’nin yakıt faturası GSYH’ye oranla gittikçe büyümektedir. Bu da söz konusu enerji kaynaklarının fiyatlarından kaynaklanmaktadır. Brent petrolünün 1995’te 17 dolar olan varil fiyatı 2011 yılsonu itibariyle 111 dolara fırlamıştır. Türkiye, enerji çevrimi ve nihai enerji tüketiminde verimliliğinin iyileştirilmesi, yenilenebilir enerji kaynaklarının payının arttırılması, yurtiçi rezervlerin bulunarak hayata geçirilmesiyle fosil yakıt kaynaklarında ithal bağımlılığın azaltılması gibi adımlarla enerji faturasını kısmen azaltabilir. Ancak Türkiye’nin uluslararası ticaret ve cari işlemler dengesindeki yakıt yükü büyük oranda uluslararası piyasalarda oluşan yakıt fiyatlarının bir sonucudur.
Metin Ercan, Radikal